TÜRKİYE VE YAHUDİLER



TÜRKİYE VE YAHUDİLİK 

Vikipedi, özgür ansiklopedi
 
 
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
Türkiye'de Yahudilik
Toplam nüfus
150.000-200.000
Önemli nüfusa sahip bölgeler
İsrail İsrail 77.000[1]
Türkiye Türkiye 23.000[2]
Amerika Birleşik Devletleri Amerika Birleşik Devletleri 8.000
Diller
TürkçeYahudi İspanyolcasıİbranice (İsrail'de), İngilizceFransızcaYevanik (Ölü dil)
Din
Yahudilik
İlgili etnik gruplar
SefaradRomanyotAşkenazMizrahi.
 
Osmanlı döneminde yaşayan Yahudi bir hahamın resmi (1779)
 
Osmanlı döneminde Türk Yahudileri.
 
17. yüzyılın ortalarında İstanbulluYahudi bir kadın betimlemesi. Recueil de divers portraits des principales dames de la Porte du Grand Turc, (~1650)'de yer alan ve yaratıcısı G. la Chapelle olan bir gravür. Gravür şu anda Kudüs'teki İsrail Müzesi'nde yer almaktadır.

Türkiye'deki Yahudilerin tarihi, yaklaşık olarak 2400 yılı kapsar. Türkiye Yahudileri, Türkiye'de yaşayan başlıca gayrimüslim cemaatlerden biridir. İspanya ve Portekiz'den kovulan Sefarad Yahudilerinin birçoğu, 15. yüzyılın sonuna doğru Osmanlı İmparatorluğu'na sığındı. 20. yüzyılda özellikle İsrail Devleti'nin kurulmasından kaynaklanan dışa göçlere rağmen, günümüz Türkiye'sinde hâlâ küçük bir Yahudi toplumu yaşamaktadır.

  •  

Tarihi

Ege Bölgesi eski kent kazılarında bulunan bazı kalıntılarda yörede MÖ 4. yüzyılda yaşamış Yahudilere ait bilgilere ve yerleşim bölgelerinin varlığına rastlanmıştır.[3] Tarihçi Jozef Flavius, ünlü düşünür Aristo'nun "... Ön Asya seyahatlerinde kendileriyle görüş alış verişinde bulunduğu Yahudilerle konuştuğunu... " yazar [4]. Anadolu'nun değişik yörelerinde, Ege Bölgesinde (Sart, Afrodisias, Milet, Foça vs), Bursa ve Ankara civarında, Güney Doğu Bölgesinde eski çağ Yahudi yerleşim kalıntılarına rastlanmıştır. Ankara civarında bulunan bir bronz sütun üzerinde İmparator Augustus'un Ön Asya Yahudilerine tanıdığı haklar yazılı idi.

Roma ve Bizans İmparatorluğu zamanı

Yahudi yazıtlarına göre Nuh'un gemisiAğrı Dağı'nın tepesine indi.[5] Yeni Ahit’e göre, Anadolu’daki Yahudi nüfusu, bütün coğrafyaya dağılmıştı: Iconium (Konya) bir sinagoga sahipti (Acts 14:1) ve Efes’te de bir sinagog vardı (Acts 19:1). Galatlara Mektup’ta da Anadolu’da yaşayan Yahudilerin olduğu belirtilmiştir. Somut kanıtlara göre, İsa’dan önce 4. Yüzyılda, özellikle Manisa’da Yahudilerin olduğu bilinir.

Sonraki dönemde, Roma ve Bizans İmparatorlukları, elle tutulur bir Yunanca-konuşan Yahudi nüfusuna sahipti Anadolu’daki topraklarında. Bu nüfus topluma iyi entegre olmuş olup, belirli yasal korumalara sahiptiler. Dönemin Yahudi nüfusu, Bizans İmparatorlarının, girişimlerine rağmen, din değiştirmedi [6]. Bizans döneminde Anadolu’da yaşayan Yahudilerin durumları, tarihçiler tarafından hâlâ araştırılmakta.[7]Bazı düşmanlık belirtilen kanıtlara rağmen, Bizans İmparatorluğu sınırlarında yaşayan Yahudilerin, Batı Avrupa’daki yahudilerden daha iyi durumda olduklarına inanılır.[8]

Osmanlı Dönemi

Osmanlı yönetimiyle ilk bağı olan, Bursa’daki ilk sinagog Etz Ha-Hayim (Hayat ağacı) 1324 yılında, Osmanlı yönetimine geçti. Sinagog günümüzde hâlâ kullanılmakta fakat Bursa’daki Yahudi nüfusu 140 civarına düştü [9]. Osmanlı İmparatorluğu’nda Yahudilerin durumu, Sultan’ın keyfine kalmıştır. Örneğin, 3. Murat, gayrimüslimlerin boyun eğen ve sefillikle yaşayanlar olmasını istemiştir. Cami ve yüksek binaların yakınlarında yaşamamalarını ve kölelere sahip olmamalarını emretmiştir. Fakat diğer Sultanlar daha toleranslıydı [10]. Türk yönetimi altında gerçekleşen ilk büyük olay, İmparatorun Konstantinopolis’i hükümranlığına katmasıydı. Sultan 2. Mehmed Konstantinopolis’i ele geçirdikten sonra, şehri bir karmaşa içinde buldu. 1204’te Haçlılar tarafından birçok kuşatma ve işgale maruz kalması ve 1347’deki Kara ölümle birlikte, şehir eski görkeminden kalan bir gölge gibiydi [11]. Mehmed şehri başkent yapmak istediğinden, şehri tekrar yapılandırmaya karar verdi [12] ve bunu gerçekleştirmek için İmparatorluğun her tarafından, Müslüman, Hristiyan ve Yahudilere yeni başkente gelmelerini emretti [12]. Aylar içinde Balkanlar’dan (Romanyotlar) ve Anadolu’dan birçok Yahudi Konstantinopolis’e yerleşti. Şehrin toplam nüfusunun 10% u oluşturdular [13]. Toplumun bu yeni üyelerinin birçok etkisi oldu toplumun gelişmesinde. Yerli Yahudi nüfusunun sayısı, 1421–1453 arası Osmanlı İmparatorluğuna göç eden Aşkenaz Yahudilerle arttı [13]. Bu Aşkenaz Yahudiler arasında, Fransız kökenli, Almanya doğumlu, Haham İzak Sarfati (İbranice צרפתי – Sarfati, Fransız) da vardı (15). Sarfati, Edirne Baş Hahamı oldu ve Avrupa’daki Yahudilere mektup yazarak, Osmanlı İmparatorluğuna yerleşmeleri için davet etti. Mektubunda Osmanlı’da eksiklerin olmadığını belirtti ve “Müslümanların yönetimi altında yaşamak Hristiyanların kontrolü altında yaşamak iyi değil mi diye sordu [14][15].

Yahudilerin Anadolu’ya göçlerinin en yoğun olduğu dönem, 2. Mehmet’ten sonra gelen 2. Beyazıt dönemi oldu (1481-1512). İspanya ve Portekiz’den kovulan Yahudiler, Sultan’ın gönderdiği resmî davetiyeyle büyük sayılarda İmparatorluğuna yerleştiler. 1492 yılında Yahudi-Türk ilişkilerinde kilit noktalardan biri yaşandı. İspanya’daki engizisyondan kaçan 150.000 Yahudi’nin birçoğu Osmanlı İmparatorluğuna yerleşti. Bu olay, şehrin nüfusunun yeniden yapılanması için önemliydi, çünkü Haçlılar döneminde ve Kara ölüm’den dolayı nüfus 70.000 civarındaydı. Sefarad Yahudilerin bir kısmı da Selanik şehrine yerleşti. Gelen Yahudiler Osmanlı İmparatorluğu’nun birçok işine yaradı. Müslüman Türkler ticari girişimlerle pek ilgili değildi ve doğal olarak ticari işleri azınlık grupların ellerine bıraktı. Ayrıca Müslüman Türkler, Hristiyanlara pek güvenmediklerinden Musevileri tercih ettiler alış-verişlerinde [16]. İspanyol Yahudiler, İmparatorluğun zengin şehirlerinde yaşama iznine sahipti. Daha çok, Avrupa şehirlerini (İstanbul, SaraybosnaSelanik gibi) Batı ve Kuzey Anadolu şehirlerini (BursaAydınTokat ve Amasya) ve Akdeniz kıyılarındaki şehirleri (KudüsŞam ve Mısır) tercih ettiler.

İzmir uzun bir süre boyunca İspanyol Yahudiler tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmadı. Kudüs’teki Yahudi nüfusu 1488’de 70 aileden 16. Yüzyılın başında 1.500'e çıktı. Şam’da 500 ailelik bir cemaat vardı. İstanbul’da 30.000 Yahudi ve 44 sinagog vardı. Beyazıt Yahudilerin Haliç kıyısında yaşamalarına izin verdi. Mısır’ın Kahire şehri çok sayıda sürgün Yahudiye kapılarını açtı, bir süre sonra sonradan gelen Yahudiler yerel Yahudi nüfusunu geçti. Selanik'te Yahudilerin sayısı diğer milletlerden, dinlerden olan kişilerden ve hatta orijinal yerel halktan daha fazla oldu ve Selanik, Sefaradların merkezi haline geldi. Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altındaki durumları her ne kadar abartılsa da [17], Yahudilerin toleransla yaşadıkları inkâr edilemez. Millet sisteminde, Yahudiler dinleriyle tanınan bir topluluk olarak, diğer milletlerle (Ortodoks Millet, Ermeni Millet, vs.) bir arada yaşadı. Yahudilerin iş edinmelerinde kısıtlamalar yoktu. Diğer gayrimüslimler gibi Yahudiler de haraç (vergi) vermek zorundaydı ve diğer gayrimüslimler gibi giyimlerinde, at sürmelerinde, orduya katılmalarında bazı kısıtlamalara tabiiydiler ama bu tür yasaklar ve kısıtlamalar zaman zaman göz ardı edilirdi [18].

Klasik Osmanlı döneminde (1300-1600) Yahudiler, imparatorluğun diğer topluluklarıyla birlikte, belirli bir zenginlik içindeydi. Diğer Osmanlı unsurları göz önünde bulundurulduğunda, Yahudiler, ticaret, diplomasi ve diğer önemli kurumlarda güç sahibiydi. Araplar ve Yahudiler arasında pek fazla problem yoktu ama Yahudilerin kendi aralarında birlik problemi vardı. Osmanlı’ya birçok farklı yerden, kendilerine özel gelenek, fikir ve kültürlerini getirerek geldiler ve bu getirdiklerine inatçı bir şekilde bağlı kalıp farklı cemaatler kurdular.

Türkiye’deki Yahudilerin tarihi, 18. ve 19. yüzyılda etkilerinin ve güçlerinin yitirildiği bir kronoloji haline geldi. Ticaretteki güçlü pozisyonlarını Yunanlara yitirdiler.

Türkiye Cumhuriyeti dönemi

20. yüzyılın başında, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Yahudilerin sayısı 200.000’e ulaştı (27). 1829-1913 tarihleri arasında yeni Hristiyan Balkan devletlerine kaybedilen toprakların, bu sayının üzerinde etkisi oldu. 20. yüzyıldaki Türkiye’nin problemli tarihi ve 1923 sonrası, İmparatorluktan, modern batılı ulus-devletine dönüşme dönemi, geriye kalan azınlıkların nüfusları üzerinde negatif bir etkiye neden oldu.

Osmanlı İmparatorluğu'nun yarı özerk iç örgütlü azınlık sistemi yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti'nde yer almamaktadır. Azınlık olsun veya olmasın, kişiler cemaat yoluyla değil, din, dil, ırk farkı gözetmeksizin doğrudan devlete bağlıdırlar. Bu durum karşısında Yahudiler'in özerkliği kalmadığı gibi yasalar karşısında Yahudi Türk'le Müslüman Türk'ü ayırmak olanaksızlaşmıştır.[19] Cumhuriyet'e geçiş döneminde doğan sancılı aşamalarda Türk Yahudileri ulusculuk anlayışının karşısında değil, yanında yer almıştır.[20] Bu yeni kurulmuş devletin her alanını Türkleştirme çabaları, dil eksiği olan azınlıklar üzerinde zorluklar yaratmıştır. Araştırmacı Mücahit Düzgün'e göre bu Yahudiler'e karşı yapılmış bir yaptırım değil, devlet oluştururken gereken bir aşamadır. Dil eksikliği Yahudileri siyasi ve toplumsal yaşamda sekteye uğratacağından Yahudi aydınları Türkçenin Yahudi cemaatinde yayılması için çabalar gösterip dernekler kurdular.

Yeni kurulan bu devlette Yahudilerde görülen bir özellik ise Atatürk'e bağlılıklarıdır. Bir Türk Yahudisi olan ünlü yazar ve siyasetçi Avram Galanti'nin yazılarından birinde şöyle der:

Türk Yahudileri 1922-1923'teki savaşlarda hep Türk davasına sadık kaldılar. Yahudi aydınlardan Davit Fresko Yahudiler'in daha da iyi bir vatandaş olmalarına ve onları Türkiye'ye sadakatin devamına davet etmiştir:

1920'li yılların başında devletle Yahudiler arasındaki sevgi ve sadakat karşılıklı idi; Cenevre Yahudileri tarafından İsmet İnönü ve Türk heyeti şerefine düzenlenen bir şölende İnönü Türk Yahudilerinin yasa ve düzeni, çalışmayı, ilerlemeyi ve uyumu sevdiklerini söylüyordu.[23] Lozan Anlaşması imzalanıp azınlıklara yeni haklar tanınınca, Yahudi cemaatleri bu gibi hakların Türk devletinin hakkaniyetine aykırı olacağına karar vermiştir ve bu haklardan vazgeçmiştir. Profesör Mişon Ventura ve Avukat Kalev Gabay meselenin hukuki yanlarını inceleyip bu kararı aldıktan sonra, Yahudilerin bu tutumunu İsmet Paşa'ya duyurmuştur. İsmet Paşa da bundan duyduğu memnuniyeti dile getirmiştir.[24]

1933 yılında, Nazi AlmanyasıAryan ırktan olmayan memurların zorunlu isten çıkarılmaları kanunu yürürlüğe koydu. Bu kanunla, Yahudi bilim insanları da işlerinden kovulmuş oldular. Albert Einstein’ın lider olduğu işsiz bilim insanları, İsviçre’de bir birlik oluşturdular. Birliğin sözcüsü, Profesör Schwartz, Türk Millî Eğitim Bakanıyla görüştü ve 34 Yahudi bilim insanına, özellikle İstanbul Üniversitesi olmak üzere, birkaç Türk üniversitesinde iş buldu [25].

1942 yılındaki Varlık Vergisi teoride bütün zengin Türkleri içerse de, etkisi en çok gayrimüslimler üzerinde oldu. Varlık Vergisi, Türkiye’deki gayrimüslimler arasında hâlâ büyük bir facia olarak bilinir ve Yahudi topluluğunun sayısı üzerinde zararlı bir etkiye sahip olmuştur. Birçok kişi vergiyi ödeyemedi ve çalışma kamplarına gönderildi. 30.000 civarında Yahudi göç etti [26]. Verginin, azınlıkların ekonomik gücünü hedef aldığını ve bu bağlamda ırkçı olduğu düşünüldü [27].

1922 - 1927 arası basında Yahudiler

1922-1927 yılları arasında, sadece basında olmak üzere beş yıl sürecek olan Yahudi aleyhtarı kampanyalar başladı. Bu durum Türk liderlerin Yahudiler lehine söylediği sözlerle dengeleniyordu. Ebuzziya Tevfik'in Tasvir-i Efkar Gazetesi'nde İzmir hahambaşısı Ribi Moşe ile yaptığı alaycı görüşme antisemit kampanyanın başlangıcı oldu. Bu kampanya İleri gazetesinin Kanımızı Emenler başyazısıyla Yahudileri ikiyüzlülükle suçlayarak devam etti. Hahambaşı vekili Ribi Becerano, o günlerin İstanbul Askerî Valisi Refet Paşa'yı ziyaret etti ve İleri Gazetesi'nin bir nüshasını vererek müdahalesini rica etti.[23] Şubat 1923'te Karagöz mizah dergisinde Yahudiler alay konusu edilip aşağılayıcı bir terim olan "çıfıt" diye hitap ediliyordu. Edirne'nin Paşaeli gazetesi Müslümanları sömüren ve hile ile ticaret yapan Yahudilerden bahsediyordu.

1927 - 1933 arası

Yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti'nde rejimin sağlamlaşması ile toplum da daha huzurlu olmaya başladı. 1927'ye kadar Yahudileri tehlike olarak gören basın bundan böyle azınlıkları zararsız görmeye başladı. Bu dönemde Yahudiler de yurttaşlık haklarından daha çok yararlanır oldular; örneğin:[19]

  • Elza Niyego Olayından sonra yürürlüğe giren Yahudilerin serbest dolaşım yasağı kaldırıldı.
  • Yahudi çocukların Türk okullarına gitmesine izin verildi.
  • Trakya'daki Yahudi okullarına diğer Türk okulları gibi devlet bütçesinden yardım edildi.
  • Sami Ginzburg Olayı sonucunda mahkeme Sami Ginzburg'u suçsuz bulup bir vatansever olduğuna hüküm kıldı ve İstiklal Madalyası'na aday gösterdi.
  • "Türklüğe hakaret"ten yargılanan üç Yahudi genç beraat etti.
  • Galata'da Yahudi nüfusun artması üzerine Neve Şalom Sinagogu'nun yapımı başladı.

İkinci Dünya Savaşı Dönemi

Türkiye, 1930lar ve 1940lar da, Nazi zulmünden kaçan Avrupalı Yahudilere geçit oldu [28][29]. Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı döneminde nötr olarak kalmasına ve Alman Yahudilere vize yasağı konmasına rağmen, Türk diplomatlar (Necdet KentNamık Kemal YolgaSelahattin Ülkümen ve Behiç Erkin), bireysel olarak, sıkı bir şekilde çalışıp, Yahudileri Holokost’tan kurtarmak için ellerinden geleni yaptılar [30]Stanford Shaw, Türkiye’nin 100.000 Yahudiyi kurtardığını iddia etmektedir [31]. Tarihçi Rıfat Bali, Türkiye’nin 15.000 Yahudiyi kurtardığını iddia etmektedir ve İsrailli Balkanlar ve Orta Doğu Uzmanı Tuvia Friling ise Türkiye’nin 20.000 Yahudiyi kurtardığını belirtmiştir [32]Rıfat Bali’ye göre, Türkiye Struma gemisinin,bütün mürettebatı ve içinde bulunan Yahudilerle birlikte batmasından sorumludur. Sebebi, Yahudi mültecilerinde Türkiye sınırlarında karaya çıkmalarına izin verilmemesiydi [33][34]. Rubenstein, konuyu bir adım öne alarak, İngilizlerin Türkler üzerinde baskı kurduklarını, bunun sebebinin de Filistin’e daha fazla Yahudi’nin gelmesini engellemek istekleri olduğunu belirtti [35][36].

Trakya Olayları

Avrupa'da her ülkede olduğu gibi antisemitizm ile birlikte faşizm dalgası yayıldı ve Türkiye'de de taraftar topladı. Bunun en somut örneklerinden bir tanesi 1934 Trakya Olayları'dır.[23][37][38]

 

Türkiye'de tek parti dönemine denk gelen bu süreçte büyük gazeteler Nazizm'e karşı çıkmalarına rağmen az da olsa bazı kişiler Nazizm'e sempatiyle baktılar. Türkiye'deki Nazi sempatizanlarının en önemlilerinden biri 

Cevat Rıfat Atilhan'dı. Turancı olan Atilhan Birinci Dünya Savaşı'nda Sina cephesinde yüzlerce Yahudi casusu yakalayıp onlarcasını kendi elleriyle astığını iddia etmiştir.[19] Anadolu'' dergisini çıkarıp antisemitizmi yaymaya çalıştı.[19] Atilhan, birkaç aylığına misafiri olduğu Nazi Julius Streicher'den güç kullanma ve yıldırma teknikleri öğrendi. Naziler onu "Herr Major" diye çağırıyorlardı.[23]

İstanbul'da Milli İnkılap dergisini çıkarmaya başladı. Bu dergi ile Türk tarihinde ilk defa bir yayın kuruluşu antisemit olduğunu kabul ediyor ve Yahudilerden reklam almayacağını açıklıyordu. Dergide Nihal Atsız gibi ünlü Pan-Türkçüler vardı. Milli İnkılap dergisinin birçok sayfası Türk Yahudileri'ne ayrılmıştı.[23]

Haber gazetesinden Vala Nurettin ve Vakit gazetesinden Mehmet Asım[39] Milli İnkılap'ı ve antisemitizmi yazılarında protesto edip, Yahudilerin Türk kültürüyle bütünleştirilmelerini ve hizmetlerinden faydalanılmasının gereğini savundular.

Öte yandan Nihal Atsız Orhun dergisinde Yahudilere karşı bir ihtar yazısı yazdı:

Bu tür antisemit yazıların önüne geçebilmek için Yahudi heyeti 23 Mayıs 1934'te Başbakana yardım isteme amaçlı bir dilekçe sundu. Dilekçe iki gün sonra Başbakan Müşaviri'nin eline geçti, sonra İçişleri Bakanlığı'na havale edildi, sırasıyla Emniyet Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı ve en son Matbuat Müdürlüğü'ne ulaştı; kısacası bürokrasiye takılıp kaldı.

 

Aynı dönemde Mecburi İskân Yasası çıkarıldı. Bu yasa bazı halk kesimlerini göçe veya belli yerlerde oturmamaya zorunlu kılıyordu. Daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu için hazırlanmış bu yasa Trakya'lılar tarafından Yahudiler aleyhine kullanıldı. İsmet Paşa'nın adının arkasına sığınarak yapılan propagandada "Hükümet ve İsmet Paşa bütün Trakya Yahudilerinin İstanbul'a sürgünlerini istiyorlar" dendi.[19]

Çanakkale'de Yahudiler'e yapılan ekonomik boykotun dozu kaçınca fiziki saldırılara dönüştü. Yağma, dayak, ırza geçme, imzasız tehdit mektupları gönderme olayları oldu. Kırklareli'nin valisi bu sırada tatildeydi ve Çanakkale'de olanların aynısı bu şehirde de oldu. Kırklareli'den kaçan Yahudiler'in bir kısmı Edirne'ye varınca olayın ciddiyetini anlayan Edirneli Yahudiler de mallarını mülklerini bırakıp İstanbul'a kaçtılar. EdirneTekirdağKırklareliÇanakkaleUzunköprüSilivriBabaeskiLüleburgazÇorlu ve Lapseki'de olayların aynı gün içinde başlaması bu işin birkaç çapulcunun işi olmadığı anlamına geliyordu.[19] Bu olaylardan sonra Trakya'daki Yahudi nüfusu azaldı, çoğunluğu İstanbul'a ve bir kısmı da yurtdışına kaçtı.

İkinci Dünya Savaşına girmeden Türk Yahudileri'nin durumu

  • 1934: Herkesin bir soyadı taşıması gerektiğini hükmeden Soyadı Kanunu yürürlüğe girdi. Birçok azınlığın Türk soyadları aldığı görüldü; örneğin Yahudi şair Abraham Naon adını İbrahim Nom'a, gazeteci ve düşünür Moiz Kohen adını Munis Tekinalp'e değiştirdi.
  • 1935: TBMM'de Yahudiler aday olarak gösterildiler. Dr. Abravya Marmares ve İbrahim Nom liberal görüşleriyle TBMM'ye girmeyi başardılar.
  • 1936: Cemiyetler Kanunuyla Yahudi kurumlarının çalışması sınırlanmış oldu ve bazı Yahudi kurumları da bu yüzden kapanmak zorunda kaldı.[19]
  • 1938: Milletvekili Sabri Toprak Filistin ve Avrupa'dan Türkiye'ye Yahudi göçünün sınırlanmasını ve azınlıkların Türkçeden başka bir dil kullanmayıp, adlarının Türk isimleriyle ve dinlerinin Müslümanlığa değiştirilmesinin yasaklanmasını içeren öneri sundu. Bu tasarılar diğer meclis üyelerince reddedildi.[19]

26 Ocak 1938 tarihli Ulus gazetesi'nde geçen haberde Celal Bayar'ın Yalova ziyaretinde söylediği sözler aktarılmıştır:

İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında Türk Yahudileri

1940'ların başında Türkiye'ye yabancıların girmesine sınırlamalar getirilmesine rağmen Türkiye Yahudi mültecilerine kapılarını açık tuttu. 1942'de para değerini yitirip ekonomi zayıflayınca Varlık Vergisiyürürlüğe kondu. Bu durum Yahudileri derinden yaraladı ve bir kısmı ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası ile çok iyi ilişkiler geliştiren Türkiye'de en çok Yahudiler paniğe kapıldı. Fakat Türkiye, II. Dünya Savaşında tarafsızlık kararı alınca Türk Yahudileri açısından durum biraz rahatladı. 1944 yılında ise Reich yıkılma eşiğine geldi. Bu durum Türkiye'nin Balkan Yahudiler'i için yaptığı yardımların açık ve kitlesel olmasına olanak sağladı. Avrupa'dan binlerce Yahudi kurtarıldı ve Filistin'e geçiş olanakları sağlandı.

Daha önce din ve ırk şartı arayan Türk Harp Akademileri bu koşulları kaldırdığını açıklayınca iki Yahudi genci Harp okuluna başvurdu.[19] Bu haber üzerine sevincini saklamayan Orhan Seyfi Orhon şunları söyledi:

Trakya olayları ve Varlık vergisiyle sarsılan Yahudilerin devlete olan güveni, 1946'da yeni CHP'li Başbakan Recep Peker'in antisemitizm için "20. Yüzyılın yüz karasıdır!" demesi ile tekrar güçlenmeye başladı.

1947'de Urfa'nın Kendirli mahallesinde yaşayan 7 kişilik Yahudi ailesinin ölü bulunması neticesinde katliamdan Yahudi cemaati sorumlu tutuldu. Kentte yaşayan tüm Yahudi erkekler tutuklandı ve 3 yıl sonra salıverildi. Bu süre boyunca halk Yahudilere karşı boykot uyguladı. Olay sonrasında kentteki Yahudi nüfusu azalma gösterdi.[43]

1948'de İsrail devletinin kurulmasıyla patlak veren 1948 Arap-İsrail Savaşı üzerine her ne kadar Türkiye hükümeti tarafsız kalmışsa da kamuoyu ve basın Arapların yanında yer aldı, BombaDavaDavar mizah dergilerinin yanı sıra Mücadele ve Milli İnkılap gazeteleri İsrail ile Türk Yahudileri arasında fark gözetmeden savaşın gelişmesini gerçeklerden uzak tek taraflı ve Yahudileri alçaltıcı bir şekilde verdiler.[19]

Arap-İsrail savaşının sona ermesiyle dört bin Yahudi İsrail'e göç etti. Bunun üzerine Hasan Saka hükümeti Yahudilerin Türkiye'den çıkışını yasakladı fakat daha sonra bu yasak İsrail hariç olmak üzere kaldırıldı. Türk Yahudisi olan Dr. Eli ŞaulDemokrat İzmir gazetesinde İsrail'e göç eden Yahudilerin birer Türk propagandacısı olacağını ve Türkiye'nin bundan fayda göreceğini belirtti.[19]

1949'da Şemsettin Günaltay İsrail'e direk geçiş yasağını kaldırdı. 20. yüzyılda Türkiye'de iki yüz bin Yahudi vardı, bu sayı 1950'lerde kırk bine düştü.[23]

Türkiye’den İsrail’e Göç

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, İsrail’e göç Yahudiler arasında pek popüler değildi ve Filistin’e göç oldukça azdı [44]. Göç, Yahudilere karşı düşmanlık belirtisi olarak görülen olaylarla artmaya başladı. Ayrımcılık, bu olayların başında yer aldı. 1934 yılındaki Trakya şiddet olayları, Filistin’e göçü oldukça artırdı. Tahminlere göre 1934 yılında 521, 1935 yılında 1445 Yahudi Türkiye’den Filistin’e göç etti [45]. Varlık Vergisi, 1943- 1944 arasında 4000 Yahudi’nin Filistin’e göç etmesine sebep oldu [46]. Türkiye’deki Yahudiler, İsrail Devleti’nin kurulmasını destekledi. 1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasıyla, Türkiye’den göç oldukça arttı. Bu göçler diğer zorunlu göçlerden farklıydı çünkü Yahudiler, kendi istekleri ile İsrail’e göçtüler. Kasım 1948’de İsrail’e göçlerde duraksama yaratıldı, çünkü Türkiye, Arapların baskısıyla göç hakkını kaldırdı. Fakat İsrail devleti Türkiye tarafından tanındığında, bu yasak kaldırıldı ve göçler devam etti. 1951 sonrasında, Türkiye’den göç azaldı fakat günümüze kadar hiç bitmedi. 1950’lerin ortasında, İsrail’e göç edenlerin %10’u Türkiye’ye geri döndü. Genel olarak, Türk Yahudiler, İsrail’deki diğer topluluklarla iyi bir şekilde kaynaştı [47], ama Türk kültürünü ve Türkiye ile bağlantılarını korudular. Bu kişiler aynı zamanda güçlü İsrail-Türkiye ilişkilerini savunurlar [48].

Demokrat Parti Dönemi

6-7 Eylül olayları her ne kadar Yunan’ları hedeflese de, İstanbul’un Yahudi ve Ermeni toplumları da bir ölçüde hedefe alındı. Zarar genelde mal varlıklarına oldu (Yahudi, Ermeni ve Rumlara ait 4000 dükkân ve 1000 ev yok edildi). Olaylar azınlıkları şoka uğrattı ve ülkenin her yanından 10.000 Yahudi Türkiye’yi terk etti [49][50].

Bugün

Dünya Yahudi Kongresi’ne göre, günümüzde 23.000 civarında Yahudi yaşamaktadır Türkiye’de [51]. %95’i İstanbul’da yaşamakta, 2500 civarında Yahudi İzmir’de yaşamakta ve daha küçük gruplar olarak, AdanaAnkaraBursaÇanakkaleİskenderun ve Kırklareli’nde yaşamaktadır. Sefarad Yahudiler, Türkiye’deki Yahudilerin 96% sını oluşturmakta, geri kalanlar genelde Aşkenaz Yahudilerdir. Türk Yahudiler Hahambaşı tarafından yasal olarak temsil edilir. Rosh Bet Din ve üç Haham tarafından oluşan dini konsey, Rav İshak Haleva’ya yardımcı olurlar. Yahudi toplumunun laik işlerinden sorumlu 35 danışman vardır ve 14 kişiden oluşan komite ise günlük işlerle ilgilenir. 2001 yılında, 500. Yıl Vakfı, Türk Musevileri Müzesi’ni kurdu. 500. Yıl Vakfı, 1982 yılında 113 Yahudi ve Müslüman Türk vatandaşın kurduğu, Sefarad Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğuna gelişlerinin beş yüzüncü yılını anan bir vakıftır [52].

Türkiye'de antisemitizm

Osmanlı döneminde, Avrupa göz önünde bulundurulduğunda, popülist antisemitizm, oldukça nadirdi.[53] 1948 yılında İsrail’in kurulmasıyla birlikte antisemitizmin arttığı görüldü. Şiddetin oldukça az ve nadir olmasına rağmen, antisemit his oldukça yaygındır. Antisemitizm, genelde kitaplarda, gazetelerde ve dergilerde görülür ve bunların çoğu genelde İslamcı kesimden çıkar. Tel Aviv Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, kitap ve dergilerdeki antisemitizmin, eğitimli insanların, İsrail ve Yahudiler hakkındaki fikirlerini negatif etkilediğini belirttiler [54]. Yahudilere karşı gösterilen şiddet arasında, 2003 yılında bir Yahudi dişçinin Yahudi olduğundan dolayı biri tarafından öldürülmesi, 2009 yılında Yahudi öğrencilerin sözlü saldırıya uğramaları ve bir Yahudi askerin saldırıya uğraması vardır. İstanbul’daki Neve ŞalomSinagog’u üç defa saldırıya uğradı.[55] İlk, 6 Eylül 1986’da Arap terörist 22 Yahudiye silahla saldırdı. Saldırıyı Filistinli militan Abu Nidal gerçekleştirdi [56][57][58]. 1992 yılında Hizbullah bombalı saldırıda bulundu fakat kimse yaralanmadı [56][58]. 15 Kasım 2003'te Bet İsrael Sinagogu ile Neve Şalom Sinagogu'na düzenlenen bombalı intihar saldırılarında yılında, saldırganlar dahil 28 kişi öldü ve 300'ün üzerinde kişi yaralandı.[59][60]

 

Türkiye’deki Yahudiler, nadiren gerçekleşen şiddete rağmen Türkiye’de güvende hissetmekteler. 2000’lerde artan antisemitizme rağmen, İsrail’e göç az sayıda gerçekleşti. 2008 yılında sadece 112 Yahudi göç etti ve 2009 yılında bu sayı sadece 250’ye çıktı.

[61] Buna rağmen, 2010 yılındaki Gazze Yardım Filosu’na yapılan müdahalelerle birlikte antisemitizm arttı ve daha açıkça bir şekilde gösterildi. Müslümanlar, Yahudi işyerlerinden herhangi bir şey almama kararı verdiler (özellikle tekstil ürünleri). İsrail’e göç arttı.[62] 2010 Eylül’ünde 23.000’den 17.000’e düştü [51]. Bu yıl, bazı bildirilere göre, Yahudilerin İsrail'e göç etmek istekleri %100 arttı [63].

1835´den beri hahambaşları [64]

Abraham Levi Paşa 1835–1839
Samuel Hayim 1839–1841
Moiz Fresko 1841–1854
Yacob Avigdor 1854–1870
Yakir Geron 1870–1872
Moses Levi 1872–1909
Haim Nahum Effendi 1909–1920
Sabetay Levi 1920–1922
Isaac Ariel 1922–1926
Chaim Bejerano 1926–1931
Chaim Isaac Saki 1931–1940
Rafael Saban 1940–1960
David Asseo 1961–2002
İsak Haleva 2002-günümüz

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Israel Central Bureau of Statistics - Türk asıllı Yahudilerin İsrail'de tahmin edilen sayıları (İbranice)
  2. ^ Türkiye Musevi Cemaati (resmî site) - Numbers: Total is estimated at around 23.000. The 25th community in size according to WJC data. (Sayıları: Toplam sayıları yaklaşık 23.000 olarak tahmin ediliyor. WJC verilerine göre Dünya'nın 25. büyük Yahudi cemaati.) (İngilizce)
  3. ^ Hiçyılmaz, Ergun; Altındal, Meral (1992). Büyük sığınak : Türk Yahudilerinin 500 yıllık serüveninden sayfalar. İstanbul: Cep Kitapları. s. 7. ISBN 975480071-5.
  4. ^ [ Josephus Flavius, Contra Apionem, 1-176]
  5. ^ Tekvin Genesis
  6. ^ G. OstrogorskyHistory of the Byzantine State
  7. ^ For a sample of views, see J. Starr The Jews in the Byzantine Empire, 641–1204; S. Bowman, The Jews of Byzantium;, R. Jenkins Byzantium; Averil Cameron, "Byzantines and Jews: Recent Work on Early Byzantium", Byzantine and Modern Greek Studies 20
  8. ^ The Oxford History of Byzantium, C. Mango (ed.) (2002)
  9. ^ International Jewish Cemetery Project – Turkey
  10. ^ M. J. Akbar, "The shade of swords: jihad and the conflict between Islam and Christianity", 2003, (p. 89)
  11. ^ The Black Death, Channel 4 – History.
  12. a b Inalcik, Halil. “The Policy of Mehmed II toward the Greek Population of Istanbul and the Byzantine Buildings of the City.” Dumbarton Oaks Papers 23, (1969): 229–249.pg236
  13. a b Avigdor Levy; The Jews of the Ottoman Empire, New Jersey, (1994)
  14. ^ http://www.turkishjews.com/history/letter.asp
  15. ^ B. Lewis, "The Jews of Islam", New York (1984), ss. 135 – 136
  16. ^ H.Inalcik; The Ottoman Empire: The Classical Age 1300–1600, Phoenix Press, (2001)
  17. ^ B. Lewis, The Jews of Islam, PUP, (1987) 137–141
  18. ^ D. Quataert, The Ottoman Empire, 1700–1922, CUP, 2005
  19. a b c d e f g h i j k Mücahit Düzgün, Cumhuriyet'in İlanından İsrail'in Kuruluşuna Kadar Türkiye'deki Yahudiler
  20. ^ Çetin Yetkin, Türkiye'nin Devlet Yaşamında Yahudiler, Afa yayınları, İstanbul 1992 s.241
  21. ^ Avram Galanti, Türkler ve Yahudiler, Gözlem Yayınevi, İstanbul 1995 s.45
  22. ^ Davit Fresko, El Tyempo Gazetesi, Yeni Dönemin Eşiğinde, 27 Ekim 1922
  23. a b c d e f Avner Levi, Türkiye Cumhuriyeti'nde Yahudiler, İletişim yayınları, İstanbul 1996
  24. ^ Moşe Sevilla-Şaron, Türkiye Yahudileri, İletişim yayınları, İstanbul 1993 s.101
  25. ^ Klaus-Derlev GROTHUSEN, 1933 Yılından Sonra Alman Bilim Adamlarının Türkiye'ye göçü, Belleten, sayi 180 T.T.K Ankara s.537
  26. ^ Faik Ökte, "The tragedy of the Turkish Capital Tax", Kent 1987
  27. ^ A Jewish Voice for Turkish democracy
  28. ^ "David Ben-Gurion". Jewishmag.com. 1948-05-14. 3 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2010-06-05.
  29. ^ Mallet, Laurent-Olivier: La Turquie, les Turcs et les Juifs - Histoire, Représentations, Discours et Stratégies. Istanbul, Editions ISIS, 2008, 614p.[1]
  30. ^ https://www.science.co.il/hi/turkish/
  31. ^ Journal of Turkish Weekly: Turkey and The Holocaust: Turkey’s Role in Rescuing Turkish and European Jewry from Nazi Persecution, 1933-1945
  32. ^ Shoah: Turkey, the US and the UK
  33. ^ Rıfat N. Bali, Bir Türkleştirme Serüveni (1923-1945): Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri, İletişim Yayınları, 2000, ISBN 978-975-470-763-2, pp. 346-352. (Türkçe)
  34. ^ http://books.google.co.uk/books?id=cd5tAAAAMAAJ&q=struma#search_anchor
  35. ^ Rubinstein, The Myth of Rescue, London, 2002, p. 249, n. 13
  36. ^ http://books.google.co.uk/books?id=1w_T012yVgoC&pg=PA249&lpg=PA249&dq=struma+turkey&source=bl&ots=D7x5ShlQ5p&sig=EiezWetYs4cN6jyqewn7eR8LVJE&hl=en&sa=X&ei=CeVkUPrYIaek0QW_-IGADQ&ved=0CDoQ6AEwAg#v=onepage&q=struma%20turkey&f=false
  37. ^ Zafer Toprak, 1934 Trakya Olaylarında C.H.F.'nin Sorumluluğu, Toplumsal Tarih Dergisi, sayı 34, s.19
  38. ^ Rıfat N. Bali, 1934 Trakya Olayları, Tarih ve Toplum Dergisi sayi 186 ve 187
  39. ^ Vakit gazetesi, Türkiye'de Antisemitizm var mıdır?, 20 Mayıs 1934
  40. ^ Orhun, MUSA'NIN NECİP(!) EVLATLARI BİLSİNLER Kİ sayı 7 s.139-140 1934
  41. ^ Nihal Atsız sitesi
  42. ^ Ulus Gazetesi, 26 Ocak 1938
  43. ^ Ayşe, Hür (16 Nisan 2011). Azınlıklar Nasıl Azınlık Oldu (DOCUrfa’nın Kendirli mahallesinde yaşayan yedi kişilik Yahudi ailesinin tüm fertleri katledilmiş olarak bulundu. Cinayetten Urfalı Yahudi cemaati sorumlu tutuldu ve şehirdeki tüm Yahudi erkekleri tutuklandı. Urfalılar dava boyunca Yahudilere boykot uyguladılar. Üç yıl sonra tutuklanan tüm Yahudiler salıverildi ancak Urfa’nın Yahudileri de şehirden uzaklaşmak zorunda kaldılar.). Uluslararası Nefret Söylemi Konferansı. İstanbul: Agos. Erişim tarihi: 27 Nisan 2012. 72. harf sırasında bulunan |biçim= parametresi line feed character içeriyor (yardım)
  44. ^ İlker Aytürk. "Aliya to Mandatory Palestine and Israel." Encyclopedia of Jews in the Islamic World. Executive Editor Norman A. Stillman. Brill Online , 2012. Reference. NEW YORK UNIVERSITY (NYU). 05 December 2012 <http://referenceworks.brillonline.com/entries/encyclopedia-of-jews-in-the-islamic-world/aliya-to-mandatory-palestine-and-israel-COM_0001450>
  45. ^ Toktas, Sule. "Turkey’s Jews and Their Immigration to Israel." Middle Eastern Studies 42.3 (May 2006): 507. Print.
  46. ^ Toktas, Sule. "Turkey’s Jews and Their Immigration to Israel." Middle Eastern Studies 42.3 (May 2006): 508. Print.
  47. ^ Toktas, Sule. "Cultural Identity, Minority Position and Immigration: Turkey's Jewish Minority vs. Turkish-Jewish Immigrants in Israel." Middle Eastern Studies 44.3 (2008): 511-25. Print.
  48. ^ Toktas, Sule. "Turkey’s Jews and Their Immigration to Israel." Middle Eastern Studies 42.3 (May 2006): 513. Print.
  49. ^ Dilek Güven, Nationalismus, Sozialer Wandel und Minderheiten: Die Ausschreitungen gegen die Nichtmuslime der Tuerkei (6/7 September 1955), Universitaet Bochum, 2006
  50. ^ On the history of the Jews in Turkey from the multi-party period onward, see Rifat BaliModel Citizens of the State: The Jews of Turkey during the Multi-Party Period. Lanham, MD: Fairleigh Dickinson University Press and Rowman & Littlefield Publishing Group, 2012.
  51. a b Chief Rabbinate of Turkey - Numbers: Total is estimated at around 23.000. The 25th community in size according to WJC data.
  52. ^ http://www.musevicemaati.com/index.php?contentId=10
  53. ^ http://www.americanthinker.com/2009/02/turkeys_prime_minister_leads_h.html
  54. ^ http://www.tau.ac.il/Anti-Semitism/asw2007/turkey.html
  55. ^ Helicke, James C. (15 November 2003). "Dozens killed as suicide bombers target Istanbul synagogues"The Independent. London. Erişim tarihi: 4 May 2010.
  56. a b Arsu, Sebnem; Filkins, Dexter (16 November 2003). "20 in Istanbul Die in Bombings At Synagogues"The New York Times. Erişim tarihi: 4 May 2010.
  57. ^ Reeves, Phil (20 August 2002). "Mystery surrounds 'suicide' of Abu Nidal, once a ruthless killer and face of terror"The Independent. London. Erişim tarihi: 4 May 2010.
  58. a b "Bombings at Istanbul Synagogues Kill 23"Fox News. 16 November 2003.
  59. ^ "İstanbul'daki saldırılarda yaralanan Celal Dilsiz hayatını kaybetti"Zaman. 9 Şubat 2004. 8 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi.
  60. ^ "15 Kasım 2003 Tarihinde Meydana Gelen Sinagog Saldırıları İle İlgili Vali Muammer Güler in Yaptığı Basın Açıklaması". İstanbul Valiliği. 19 Kasım 2003. 18 Aralık 2010 tarihinde kaynağındanarşivlendi.
  61. ^ http://www.jpost.com/JewishWorld/JewishNews/Article.aspx?id=131383
  62. ^ http://www.ynetnews.com/news/articles/0,7340,L-3945604,00.html
  63. ^ http://aliyahmagazine.com/turkish-jews-living-under-threat-of-extremism/
  64. ^ Hirschberg, Derovan (EJ2), p.246.


TÜRKİYE VE YAHUDİLER 


http://forum.sorkunkasabasi.com/index.php?topic=3729.0


EĞİTİM VE YAHUDİLER

·Kemal GÜRÜZ: YÖK Başkanı

·Kemal ALEMDAROĞLU: Eski İstanbul Üniversitesi Rektörü

·Seha TİNİÇ: KOÇ Üniversitesi Rektörü

·Erdoğan TEZİÇ: YÖK başkanı

·Lale DURUİZ: Bilgi Üniversitesi Rektörü

·İlter TURAN: Bilgi Üniversitesi Eski Rektörü

· Sabih TANSEL: Boğaziçi Üniversitesi Rektörü

·Üstün ERGÜDER: Boğaziçi Üniversitesi Eski Rektörü

·Tunç EREM: Marmara Üniversitesi Rektörü

· Mahir TOKAY: Guzel Sanatlar Akademisi'nin kurucusu

· Fevziye HANİM: Isik Lisesi'nin kurucusu


BASIN VE YAHUDİLER

· Fazli Necip Bey: Yeni Asir'in Kurucusu

· Dinc BİLGİN: Sabah Gazetesinin Kurucusu

· Erol ve Sedat SİMAVİ: Hurriyet gazetesi'nin sahipleri

· Ahmet Emin YALMAN: Vatan gazetesinin kurucusu

· Abdi IPEKÇİ: Milliyet Gazetesi'nin eski Genel Yayın Yönetmeni

· Ferit SAHENK: NTV'nin Sahibi


DEVLET VE YAHUDİLER

· Rahşan ECEVİT: Bülent Ecevit'in karisi

· Tansu ÇİLLER: Eski Başbakan

· Kemal DERVİŞ: Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı

·Mustafa SUPHİ: Türkiye Komünist Partisinin Kurucusu

·Sevinç İNÖNÜ: Erdal İnönü'nün Karısı

·Şükrü Sina GÜREL: Devlet Eski Bakanı

·Behice BORAN: Türkiye İşçi Partisi Eski Genel Başkanı

·Sabih KANADOĞLU: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı

·Gazi ERÇEL: Merkez Bankası Eski Başkanı

·Faik ÖZTRAK: Hazine Müsteşarı

·Tacan İLDEM: Cumhurbaşkanlığı Sekreteri

· Fatin Rustu ZORLU: Menderes Hukumeti'nde Bakan

· Dr. Sefik HÜSNÜ: Cumhuriyet Tarihinin İlk Sosyalistlerinden

· Feriha SANERK: İlk Kadin Emniyet Müdürü

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ VE YAHUDİLER

·ÇYDD: Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği

· ÇEV: Çağdaş Eğitim Vakfı

·TÜSİAD: Türkiye İş Adamları Derneği

·YASED: Uluslar Arası Yatırımcılar Derneği

·TESEV: Türkiye Ekonomik Ve Sosyal Etüdler Vakfı

------------------------------------------------------------------------
· ADD: Atatürkçü Düşünce Derneği
Gazetemiz yazarlarından Yakup Almelek'in sözlerini yazdığı, oğlu Alper Almelek'in bestesini yaptığı marş, Atatürkçü Düşünce Derneği'nin (ADD) resmi marşı olarak kabul edildi. (24 Ekim 2001 - ŞALOM)


SANATÇILAR VE YAHUDİLER


·Leyla GECER: Dunyaca unlu soprano

·Cemil İPEKÇİ: Unlu Modaci

·Dede Cemil İPEKÇİ: Turkiye'de Ilk sinemanin kurucusu


·Halide Edip ADIVAR: Yazar

· Orhan PAMUK: Yazar
BU DOSYADA BULUNAN HERKESİN ANALİZİ YAPILACAĞIM

SIYASET: Tansu Çiller ve esi Özer Uçuran, Rahsan Ecevit (her iktidar döneminde ve özellikle 1974'te cemaatin devlet içinde güçlenmesini saglamis çok önemli bir isimdir), Erdal Inönü'nün esi Sevinç Inönü (Sohtorik'lerden), DTP'nin basina geçirilen Mehmet Ali Bayar, Ismail Cem (dedelerinden biri hahamdir), Kemal Dervis, Sükrü Sina Gürel, Bülent Tanla, Sefa Sirmen, Hüsamettin Özkan'in dünürü Erdogan Alkin, Cem Uzan'in esi Alara Koçibey, Altan Öymen, eskilerden Haluk Bayülgen, Barlas Küntay, Hayrettin Erkmen, Ahmet Isvan yahudi asillidir. Ayrica komünizmin Türkiye'deki ilk öncüsü Mustafa Suphi, 80 öncesi komünist liderlerden Mehmet Ali Aybar ve Behice Boran, günümüzden Ercan Karakas da sabetaycidir.Cemaatte 'kendinden menkul bir mesih bozuntusu' olarak görülen Ilgaz Zorlu bu çekişmede Kapancılar adına çalışmaktadır (Zorlu'nun tüm ifşaatlarına rağmen hala öldürülmemiş olmasının bir sebebi bu, diğeri de ölümünün kamuoyunun ilgisini tamamen sabetaycılık konusu üzerine yoğunlaştıracak olması tehlikesidir). Cem Boyner'in YDH'si ve Ismail Cem'in YTP'si basarisizliga ugramis birer sabetayci insiyatiftir.
DISISLERI: Disisleri cemaatin is dünyasiyla birlikte en güçlü oldugu alandir. Disisleri bakanlarimizin ve diplomatlarimizin önemli bir kismi yahudi asillidir. Ismail Cem, Sükrü Sina Gürel, Ilter Türkmen, Emre Gönensay, Coskun Kirca, Onur Öymen, Kaya Toperi, Zeki Kuneralp, Özden Sanberk, Yalim Eralp, Filiz Dinçmen yahudi asillidir. Bu diplomatlar emekliliklerinden sonra medya tarafından uzman ve kanaat önderi olarak sunulmaktadır.

SIVIL TOPLUM ÖRGÜTLERI: ÇYDD ve ÇEV tamamen sabetayci insiyatifle kurulmus sivil toplum örgütleridir. ADD (Atatürkçü Düsünce Dernegi) Atatürk'ün bir araç olarak kullanilmasi amaciyla cemaat tarafindan kurulmustur. Üç onur kurucusundan biri Kapancilar kolundan Münci Kapani'dir ki diger iki onur kurucusundan da en az birinin cemaatten oldugunu saniyorum, ayrica dernegin 1. numarali kurucusu kayitlarda Hifzi Veldet Velidedeoglu olarak geçer ki kendisi sabetaycıdır. Gazeteciler Cemiyetinin son iki baskani Nezih Demirkent ve Nail Güreli yahudi asillidir. TÜSIAD da yari yahudi-insiyatifli bir kurumdur. YASED baskani Faruk Yöneyman da sabetaycidir. Cemaatin en güçlü ve kamuoyunu yönlendirmede en çok umut baglanan sivil toplum örgütü TESEV'dir ki 16 yönetim kurulu üyesinden benim tanidigim su isimler yahudi asillidir: Özden Sanberk, Yilmaz Argüden, Can Paker, Üstün Ergüder, Ilter Turan, Ilter Türkmen, Ersin Kalaycioglu. Ayrica yahudi olan Ishak Alaton da (Ishak bey'in digerlerinin aksine nüfus kagidinda da musevi yazar, yani sabetayci degildir) bu vakfin yönetim kurulu üyelerinden biridir. Bu tür sivil toplum örgütleri kurulurken, yönetime adam seçerken ne olur ne olmaz diyerek kadronun tamamen sabetayci olmamasina özen gösterilir. Diger üyeler mason localarinin sabetayci olmayan üyelerinden, aparat diyebilecegimiz baglasiklardan ve sempatik isimlerden seçilir. Ahmet Salih İlkorur gibi Hür ve Kabul Edilmis Masonlar Büyük Locasi'nin merhum büyük üstadi Sahir Talat Akev de sabetayciydi (yerine geçen Demir Savasçin kendisi gibi sabetayci olan Can Atakli'nin kayinbiraderidir). Mimar Sinan Locasi'nin eski üstadi muhteremi Resat Atabek, yine üstadi azamlardan Cumhur Ferman da sabetaycilardandir. Masonluk bugün cemaatin organize olmasinda çok önemli bir islev görürken sivil toplum örgütlerimiz de medyayla birlikte kamuoyunun istenildigi yönde olusturulmasina hizmet etmektedir.

BASIN: Cumhuriyetin kurulusundan beri Türkiye'de basin sabetayci güdümlü olmustur. Ahmet Emin Yalman, Sedat Simavi, Haldun Simavi, Abdi Ipekçi, Zekeriya Sertel yahudi asillidir. Sabah ve ATV'nin sahibi Dinç Bilgin yahudi asillidir. Bu grubun hemen bütün önemli isimleri yahudi asillidir; Güngör Mengi, Ruhat Mengi, merhum Gülçin Telci, Murat Birsel, Okay Gönensin, Levent Tüzemen, Ilker Sarier, Sedat Sertoglu, Ercan Arikli vs. NTV'nin sahibi Ferit Sahenk (Dogus grubu) yahudi asillidir (NTV bugün cemaatin Can Paker ve TESEV güdümlü programlarla kamuoyunu yönlendirdigi en önemli TV'dur). Dünya gazetesinin kurucusu Nezih Demirkent ve genel yayin yönetmeni Osman Arolat sabetaycidir. Milliyet, Hürriyet, Radikal, Posta, Kanal D ve CNNTürk'ün sahibi Dogan grubu ve Aksam, Show TV ve Cumhuriyet'in % 40 hisse sahibi Çukurova gruplari da Isdünyasi bölümünde anlattigim gibi cemaat baglasigidir. Vatan gazetesi eski Sabah çalisanlari tarafindan çikarilmaktadir, sabetaycıdırlar. Medyamizin önemli simalari olan Nuri Çolakoglu, Güneri Civaoglu, Mehmet Ali Birand, Can Atakli, Ali Sirmen, Gülgün Feyman, Umur Talu, Aziz Üstel, Nazli Ilicak, Cengiz Çandar, Ilnur Çevik yahudi asillidir. Mehmet Barlas da esi Canan Barlas (Can Paker'in kardesi) dolayisiyla cemaatle akraba ve kraldan fazla kralcidir. Murat Belge sabetaycı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun yeğenidir. İletişim yayınlarını kurarken arkasındaki finansör sabetaycı Osman Kavala'ydı. Hep basındaki sabetaycı yazarlardan bahsedilir ama Zeynep Göğüş ve Mehmet Altan gibi eşleri sabetaycı olan yazarlar unutuluyor. Gazeteler ve televizyonlarda toplumu yönlendirmek için kanaat önderi olarak sunulan kimseler arasında sabetaycılar ağırlıktadır ve is dünyasinin genelinde oldugu gibi sabetayci birilerini çalistirmak bir medya kurumunun basarisi için olmazsa olmaz bir parametredir.

IS DÜNYASI: Koç Grubu ve Çukurova Gubunun üzerinde hem büyüklükleri hem de yapilarinin ilginçligi sebebiyle özellikle duracagim. Akkök grubunun sahibi Dinçkök'ler, Sahenk'ler (Dogus grubunun sahibi olan bu ailenin Ayhan Sahenk vakfi'nin logosu Davud yildizinin stilize edilmis halidir), Eczacibasi'lar, Koçman'lar, Cem Boyner, Tekfen'in sahiplerinden Feyyaz Berker, Feyyaz Tokar, Bezmen'ler, Edin'ler, Özgörkey'ler, Atabek'ler, Dedeman'lar, Merzeci'ler, Kurttepeli'ler, Sahap Kocatopçu, Ömer Çavusoglu, Ahmet Kozanoglu, Ali Üstay, Arman Kirimli, Alp Yalman, Faruk Süren, Nur Akgerman, Mehmet Üstünkaya, YKM'nin sahibi Tan ailesi, Feyyaz Tokar, Ibrahim Betil, Akin Öngör, Kahraman Sadikoglu, Henkel'in yönetim kurulu baskani Can Paker, Siemens'in yönetim kurulu baskani Zafer Incecik, STFA'nin kurucularinin manevi oglu Eser Tümen (CNNTürk'te çalisan kizi Esra Tümen Raif Dinçkök'le evlenmek üzere) ve torunlari Taskent'ler yahudi asillidir.

NTV: NTV, cemaatin derin iradesinin en önemli kamuoyu yönlendirme araci olarak 'Türkiye'yi halka müslüman bir ülke olmaktan çok bir kültür mozaigi olarak benimsetme' stratejisini en yogun uygulayan televizyondur(Ferit Sahenk'in bu asirilik ve temkinsizligine yasasaydi babasi izin vermezdi; Ixir ve Tansas fiyaskolarina simdi bir de bunu ekleyecek). Buna bir örnek de sabetay baglasigi Karamehmet'lerin Yapi Kredi Kültür'ünden vereyim; isin basindaki Enis Batur ana tarafindan sabetaycidir ve yahudi Bilge Karasu'nun (II. Abdülhamid'e tahttan indirildigini teblig eden gruptaki Emmanuel Karasu'nun oglu) çömezidir. Bu kurumun birimlerine adini veren Kazim Taskent, Vedat Nedim Tör ve Sermet Çifter sabetaycidir.
YAHUDİ CEMAATİ T.C. DEVLETİ’NE GÜVENMİYOR

Paralı Türkler paralarıyla mülk alırken, Yahudilerin paralarını hemen hareket ettiremeyecekleri hiçbir şeye bağlamadığından söz eden Roni Margulies, Yahudi cemaatinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne güvenmediği için böyle bir yol izlediğini söylüyor. Margulies kitabında şunları kaydediyor: “İşte yine Danon dedem, zengin öldü. Ama öldüğünde paradan başka hiçbir şeyi yoktu. Parası da devletin erişemeyeceği bir yerde yurtdışındaydı. ‘Ne Karadeniz’de vapur, ne Romanya’dan kadın, ne Türkiye’den ev’ anlamına gelen ‘Ni vapor en la Mar Nero, ni mujer de Rumania, ni kaza en Turkiya’ sözünü ettiğini çok duymuşumdur. Bu kitabı yazarken sorduğumda sadece dedemin değil, cemaatin çok kullandığını öğrendim. Devlete güvenilmeyen, ‘adalet mülkün temelidir’ ilkesinin her an geçersizleşebileceğinden korkulan bir ortamda gayrimenkule, sanayi tesislerine yatırılamayan para ticarette kullanılacaktır mecburen. (Sayfa 76)”

BİR TELEFONLA İŞ TAMAM

Margulies, şöyle devam ediyor: “İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’de hemen hiçbir şey üretilmez ama talep büyümeye başlarken, Türkler dil bilmez ve ticaretle pek ilgilenmezken, azınlıklar için her tür ithalat, ithalat komisyonculuğu, temsilcilik ve distribütörlük cazip, kolay ve kârlıydı. Bu işlerin ek bir avantajı da, yurtdışı bağlantılarıyla kazanılan paranın zaten hiç Türkiye’ye gelmeden yurtdışında muhafaza edilebilmesiydi. Paşarocular da bu noktada devreye girerlerdi: Herhangi bir nedenle burada paraya ihtiyaç olduğunda, zaten tanıdık olan paşarocuya bir telefon veya plajda usulca iki laf edilir, İsviçre’deki bankadan onun hesabına para aktarılır, karşılığında ondan burada Türk parası alınırdı. (Sayfa 77)”
“DEDEMİN PARALARINI DEVLET BİR YANA BİZ ZOR BULDUK”
Roni Margulies, paralarını yurtdışındaki bankalarda saklayan dedesinin, bu konuda çok temkinli ve ketum biri olduğunu anlatırken de “Öldüğünde kısa bir panik yaşanmıştı. Hesap numaraları, ilgili kişilerin isimleri, telefon numaraları öyle iyi saklanmıştı ki, Türkiye devleti bir yana dursun, anneannem bile zor bulmuştu” diyor. (Sayfa 77)
YAHUDİ CEMAATİNİ DEHŞETE DÜŞÜREN OLAYLAR
Doğum ve çocukluk yılları olan 1960’ların cemaat için iyi yıllar olduğunu ifade eden Margulies, 1990’larda “İslâmcı” ve “faşist” partilerin iktidar ortağı olmalarına kadar cemaati dehşete düşüren bir olay yaşanmadığını söylüyor. (Sayfa 77)

VAKKO, PROFİLO, ALARKO NASIL BÜYÜDÜ?

Margulies şöyle devam ediyor anlatmaya: “Ekonomik ortam ise, fırsatlarla doluydu. Vakko’nun Vitali Hakko’su, Profilo’nun Jak Kamhi’si, Alarko’nun Üzeyir Garih’i bu yıllara(1950-1960) varlıksız ailelerin varlıksız çocukları olarak girmiş, dönemin öbür ucundan zengin çıkmışlardı. Bunlar sadece benim bildiklerim, Yeşilköy’den şahsen tanıdıklarım. (Sayfa 77-78)” 


TÜRKİYE VE MASONLAR 

http://forum.sorkunkasabasi.com/index.php?PHPSESSID=ntr2b0jt9v395rqoottst8kpj1&topic=3729.msg36404#msg36404

Türkiye'de Ünlü Masonlar Türkiye'de bir çok devlet adamı, sanatçı, din adamı, yazar Masondur. Aşağıda bu isimlerin çoğunu sıraladığımızda normal yaşamlarında birbiri ile halef selef olmuş, değişik siyasi gruplarda yer almış, kimi zaman değişik siyasi yaklaşımları benimsemiş olan kişilerin olduğu kolayca görülebilecektir. Günlük siyasi çekişmelerin, kişiler arası her türlü ayırım ve ayrıcalığın dışında kalmayı ilke edinen Masonluğun insan sevgisi, özgürlük, eşitlik gibi temel ilkeler dışında bir yaklaşımı benimsemesinin mümkün olmadığının belki de en güzel göstergesi budur.
Aşağıda Türkiye'de tanınmış halen hayatta olmayan bazı Masonlar sıralanmaktadır. Bu isimlerin bilimin, düşüncenin evrenselliğini ortaya koyan birer örnek oluşturduğu açıkça görülmektedir.

Devlet Adamları ve Politikacılar
33.Osmanlı Padişahı V.Murad,
Şehzade Kemalettin Efendi,
Şehzade Nurettin Efendi,
5.Murad’ın Başmabeyincisi Ahmet Seyid, Sadrazam Koca Mustafa Reşit Paşa,
Sadrazam Âli Paşa,
Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa,
Sadrazam Tunuslu Ethem Paşa,
Sadrazam Hayrettin Paşa,
Sadrazam Mithat Paşa,
Sadrazam Ahmet Vefik Paşa,
Sadrazam İbrahim Hakkı Paşa,
Sadrazam Talat Paşa,
Maliye, Maarif ve Evkaf Nazırı M.Raşit Arer,
Bahriye Nazırı Cemal Paşa,
Maliye Nazırı Cavit Bey,
Maliye Nazırı Tevfik Bey,
Hariciye Nazırı Ahmet Nesimi Sayman,
Nafia Nazırı Ali Münif,
Posta Nazırı Kirkor Agaton,
Devlet Adamı ve Yazar Ethem Pertev Paşa,
Devlet Adamı ve Musikişinas Prens Mehmet Abdülhalim Paşa, Prens Aziz Hasan Paşa,
Devlet Adamı ve Şair Süleyman Asaf,
Şam Valisi ve Abdülhamid’in Damadı olan Damat Ahmet Nami Bey,
Ankara Valisi Reşit Paşa,
İttihat ve Terakki Fırkası Umumi Katibi Mithat Şükrü Bleda,
Maliye Müsteşarı Faik Süleyman,
Hürriyet Kahramanı Resneli Niyazi,
Büyük Millet Meclisi Reisi Kazım Özalp,
Başbakan Hasan Saka,
Başbakan Suat Hayri Ürgüplü,
Adalet Bakanı Mümtaz Ökmen,
Başbakan Yardımcısı Akif İyidoğan,
Dışişleri Bakanı Bekir Sami Daça,
Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras,
Dışişleri Bakanı Selim Sarper,
İçişleri Bakanı Mehmet Cemil Uybadın,
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya,
Adalet Bakanı Hasan Menemencioğlu,
Milli Eğitim Bakanı Vasıf Çınar,
Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati,
Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel,
Milli Savunma Bakanı Münir Birsel,
Milli Savunma Bakanı Hulusi Köymen,
Tarım Bakanı Reşat Muhlis Erkmen,
Çalışma Bakanı Mümtaz Tarhan,
Ticaret Bakanı Zühtü Velibeşe,
Ticaret Bakanı Ahmet Dallı,
Bakan, Milli Emniyet Başkanı Celal Tevfik Karasapan,
Atatürk'ün Yaveri, Bolu Milletvekili Cevat Abbas Gürer,

Askerler
Humbaracı Ahmet Paşa (Comte de Bonneval),
İngiliz Amirali ve Türk Müşiri olan Hobart Paşa,
Abdülaziz’in Başmabeyincisi Namık Paşazade Hüseyin Cemil Paşa,
Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa,
Müşir Fuat Paşa,
Cihan Harbi'nde Kafkas Cephesi'nde şehit olan Hüseyin Hüsnü Paşa,
Birinci Ordu Komutanı Ali İhsan Sabis Paşa,
Jandarma Genel Komutanı Ali Remzi Yiğitgüder Paşa,
Hava Kuvvetleri Komutanı Zeki Doğan Paşa,
Münakalat Vekili Yümni Üresin Paşa,
Yüksek Şura Üyesi Eşref Manas Paşa,

Bilim Adamları Bilgin ve Devlet Adamı
Mehmet Tahir Münif Paşa,
Tıp Doktoru Dr.Antranik Gırcikyan Paşa,
Ülkemizde yeni eğitim yöntemlerini getiren Selim Sabit Efendi,
Kızılay ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun kurucularından Mehmet Ali Baba,
Sözlükçü, Yazar Hüseyin Kazım Kadri,
TTK Başkanlığı yapmış olan Hasan Cemil Çambel,
İktisat Profesörü Mustafa Zühtü İnhan,
Tıp Profesörü Neşet Ömer İrdelp,
Coğrafya Profesörü Faik Sabri Duran,
Psikoloji Profesörü Mustafa Şekip Tunç,
İTÜ Rektörü Mustafa İnan,
Tıp Profesörü M.Kemal Öke,
Eğitimci, Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Hayrullah Örs,
Hukuk Profesörü Vasfi Raşit Sevig,
Tıp Profesörü, Rektör ve daha sonra milletvekilliği de yapmış olan Besim Ömer Akalın,
Tıp Profesörü Niyazi İsmet Gözcü,
Fen Fakültesi Dekanı Hüseyin Hamit,
Rektörlük de yapmış olan Profesör Mustafa Hulki Erem,
Y.Müh., Rektör Suphi Kamil,
Ord.Prof.Dr. Burhanettin Toker,
Fizik Profesörü Salih Murat Uzdilek,
Ord.Prof.Dr. Fahri Arel,
Prof.Dr.Muzaffer Şevki,
Matematik Profesörü, Dekan Kerim Erim,
Müzikolog Cevad Memduh Altar,
Tıp Profesörü ve Rektör Kazım İsmail Gürkan,
İktisat Profesörü Mehmet Ali Özeken,
Tarih Profesörü ve TTK Başkanı Enver Ziya Karal

Şairler & Yazarlar
Gazeteci ve Yazar Şinasi,
Şair ve Devlet Adamı Ziya Paşa,
Gazeteci ve Yazar Teodor Kasap,
Büyük Vatan Şairi Namık Kemal,
Tiyatrocu ve Yazar Güllü Agop,
Yazar Mehmet Emin Bey,
Yazar ve Gazeteci Ahmet Rasim,
Lügatçı ve Yazar Diran Kelekyan,
Milli Şair Mehmet Emin Yurdakul,
Yazar ve Filozof Rıza Tevfik,
Yazar ve Gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın,
Yazar ve Sosyolog Ziya Gökalp,
Şair ve Noter Mithat Cemal Kuntay,
Yazar ve Gazeteci Ahmet Emin Yalman,
Yazar ve Öğretmen Reşad Nuri Güntekin,
Yazar ve Gazeteci Agah Sırrı Levent,


Sanatçılar
Müzisyen Şükrü Şenozan,
Ressam Ali Sami Boyar,
Ressam Nazmi Ziya Güran,
Ressam, GSA Müdürü Namık İsmail,
Sahne Sanatçısı Behzat Butak,
İ.Galip Arcan,
Karikatürist Ramiz Gökçe,
Opera Sanatçısı Nurullah Şevket Taşkıran,
Müzisyen Mesut Cemil Tel,
Piyanist Mithat Fenmen,
Sinema Sanatçısı Ayhan Işık,
Orkestra Şefi Orhan Tanrıkulu,
Heykeltraş Haluk Tezonar,

Mason Din Adamları
Şeyhülislam Musa Kazım Efendi,
Şeyhülislam İzzettin Efendi,
Şeyhülislam Hayri Efendi,
Berlin Sefareti Baş İmamı Mustafa Hafız Şükrü,
Sefaret İmamı Haşim Veli,
Müderris Mahmut Esad Efendi,

Eğitimci Masonlar
Muvaffak Benderli,
Yontov Garti,
Hikmet Gürtav,
Mehmet Ali Kırca,
Celal Öget,
Halit Sarıkaya,
Ali Teoman 

http://www.mason.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=39&Itemid=43





ISLAMGREEN34 NEW WORLD Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol